O HİÇ PES ETMEMİŞTİ AMA...
“Beni yaşadığım taciz kanser etti; tacize uğradım, tehdit edildim, sürüldüm, kanser oldum’ diyen kanser savaşçısı Olcay Senem, yaşam mücadelesini kaybetti.
Geçtiğimiz günlerde çaresiz bir kadının feryadını gazetemiz Son Havadis'de kaleme almıştık. Ama maalesef o yorgun kalbi yaşadığı üzüntülere dayanmadı. İşte Olcay Senem ile yaptığımız o son ropörtajdaki sözleri...
“Sağlık durumum şu an iyi değil ama olumlu tarafından bakıyorum, iyiye çevirebileceğimizi düşünüyorum, öyle düşünmek istiyorum” ifadesini kullanan Senem, direneceğini, direnmenin önemini şöyle vurgulamıştı:
“Hiçbir zaman kötü düşünmüyorum, mücadeleye aynen devam ediyorum. Yeniyorum, başka yerden çıkıyor, yeniyorum çıkıyor. Yine yenebilirim diye düşünüyorum. Nasırlaşmış gibiyim bir gülüyor, bir ağlıyorum, pes etmiyorum.”
Kars’tan Ankara’ya gelip kemoterapi gören bir kanser hastası olarak kalacak yer sorununu yaşadığını hatta misafirhane bulmanın en büyük sorun olduğunu söyleyen Olcay Senem, Pandemide farklı sorunlar yaşadığını da anlattı. Senem şunları söylemişti:
“Misafirhanelerde kalıyorum, değiştirmek zorundasın çünkü belli süre sonra kalamıyorsunuz. Misafirhanelerde bir ay bilemedin iki ay kalabiliyorsunuz. Ama daha uzun kalmak zorundayım. Pandemi başlayınca hiçbir misafirhane kabul etmedi. Ne yapacağım, nerede kalacağım… Sosyal medyadan Mansur Yavaş’a ulaştık, onun talimatıyla kalacak yerim oldu. Dedi ki, kanser hastaları bundan böyle misafirhanelerde kalabilecek dedi. Kalacak yer dışında özellikle lokantalar kapalı olduğunda sorun yaşadım. Misafirhanede kaldığım için diyete uygun beslenmede sıkıntı çektim. Yiyecek bulamadım.”
Kanserin pahalı ve sürekli mücadele gerektiren bir hastalık olduğunu belirten Olcay Senem Kars’tan niye Ankara’ya gelmek zorundayım diye sordu ve şöyle devam etti:
“Kanser artık grip gibi olmuş, o kadar yaygın ki benim söylememe gerek yok, bunu herkes biliyor. O zaman her yerde kanser hastaneleri olmak zorunda. Ben şanslıyım ama destek bulamayan insanlar gördüm. Niye Mansur Yavaş gibi Haluk Levent gibi Üstün Ezer gibi bir insanlar yok, LÖSEV gibi kuruluşlar yok? Gariban kanser hastalarına el uzatılsın. Çünkü ben çaresizlikten pes edip, ölen insanlar gördüm. Kanserli olup da kanserden değil çaresizlikten, yokluktan ölen insanlar gördüm. Sokakta banklarda yatmak zorunda kalan insanlar gördüm. O yüzden Haluk Levent’e, Mansur Yavaş’a teşekkür ediyorum.”
Olcay Senem’in taciz davası ile hukuk mücadelesi ise sürüyor. Senem, “Tacize uğradıktan sonra şikayetçi oldum, sürüldüm, baskı gördüm” dedi ve şöyle devam etmişti:
“O süreçte yemek yiyemiyorum, uyuyamıyorum, zayıflıyorum, kullandığım antidepresanlar beni kanser etti. Kanser teşhisi kondu, izin alıp da tedavi olmak için bile mücadele etmek zorunda kaldım, başta izin vermediler. Kültür Bakanlığı yetkilileri tarafından işten atılmakla tehdit edildim. Sosyal medyada hakkımı aradım, orada da on kişi inansa yirmi kişi taşlıyor. Türkiye’de kadının tacize uğradım demesi kolay değil. Ama yılmadım, hakkımı aradım yeniden müfettiş tayin edildi. Adam görevden alındı, ben işime döndüm. Yargı süreci devam ediyor. Pandemi aksattı.”